Bu kadar zaman geçti işgalci siyonist devletin son saldırısı da sürüyor. Binlerce insan, kadın ve çocuk öldürüldü. Dünyanın, hepimizin gözü önünde. Herkes eli kolu bağlı izledi, izliyor ve izleyecek ta ki işgalci siyonist devlet hedefine ulaşana kadar. Hedef elbette Gazze’yi de boşaltmak, Batı Şeria benzeri bir hale getirerek oraya da kalıcı olarak yerleşip kontrol altına almak. Bu hedefin son aşaması ise sözde iki devletli çözümle işgalci siyonist devletin izin verdiği kadar izin verdiği yerlerde hiçbir şeye benzemeyen bir devletimsi yapı kurdurarak güya adil bir çözümle noktayı koymak.
Sıradan, ilgisiz herhangi bir insanın bile anlam veremeyeceği nitelikte ve şiddetli bir zulüm ile şehirler yok edilip bebekler öldürülürken dünyanın geri kalanının da bu bahsettiğimiz plana uygun davrandığı açıktır. Her ülkede insaflı insanlar var ve bu zulme tepki gösteriyorlar, üzülüyorlar, ellerinden bir şey gelmemesinden dolayı bunalıyorlar. İşgalcilere destek veren küresel firmaları boykot etmeye çalışıyorlar, gösteriler düzenliyorlar. Üzülmekten, kendi kendimizi yiyip bitirmekten başka elimizde bir şey yok nihayetinde. Dünyanın insaflı halklarını bu vahşi katliamı ve soykırımı canlı yayınlarda izlemeye mecbur tutuyorlar ki üzüntüleri, isyanları, çaresizliğin yol açtığı ruhsal bunalımları daha da artsın. Öyle bir noktaya ulaşacağız ki sözde iki devletli dedikleri çözüme coşkuyla razı olacağız. Yeter ki bu bebek ölümleri dursun, çaresizliğimizin beynimizde yarattığı infial ve zonklama bitsin diye. Kirli emelleri için rızamızı imâl ederken aynı zamanda küresel düzenin gidişini bozmamak konusunda iyi de bir ders vermiş oluyorlar bütün halklara. “Sonuçta hepinizin başına bu gelebelir akıllı olun” diyorlar ve yavaş yavaş “akıllanıyoruz”.
Dünyanın geri kalanındaki halklar bu haldeyken devletler ise zorunlu bir maskeli balonun davetlileri olarak bu oyuna katkı veriyorlar. Kimi ülkeler itiraz ediyor, mahkemelere başvuruyor, kimi tepki gösteriyor, doğudan batıdan çeşitli ülkeler bir şeyler yapıyor. Kimileri havadan güya Gazzelilere yardım kolileri atıyor, ölmeden evvel bir lokma bari yesinler diye herhalde. Anlamsız uluslararası örgütlerde anlamsız beyhude toplantılarla maskeli balo sürüp gidiyor. Sanki herkes işgalci devletin hedeflerine ulaşması için oyalanıyor.
Daha ilk günlerinde bu acımasız vahşetin Mısır, Türkiye, İran, Pakistan ve Malezya öncülüğünde -belki Güney Amerika’dan başka ülkeler de destek verebilirdi- kapsamlı yardım ve destek gemileri Gazze’ye ulaşmalı buna engel olunması durumunda gereken karşılığın verileceği açıklanmalıydı. Aylar boyunca yardımlar çok sınırlı kaldı, işgalci siyonist devletin izin verdiği yerden izin verdiği kadar. Sadece müslüman ülkeler işgalci devletle bütün ilişki ve bağlarını ilk bebek öldürüldüğü gün keserek yalnızlaştırabilseydi soykırımcıları çok şey farklı olurdu belki. Ne çare ki kimsenin elinden bu zulmü en baştan bitirecek bir şey yapmak gelemedi.
Elbette halkların, bireylerin tepkisi önemlidir, faydalıdır ve anlamlıdır. İşgalcilere destek olan firmaların ürünlerini kullanmamak, yemeklerini yememek, kahvelerini içmemek bir şeydir. Fakat, Müslüman ülkeler dahil hemen herkes işgalci devletle ticarî ve siyasî ilişkilerini sürdürürken, türlü bağlarını korurken bireysel çabalar kendimizi rahatlatmaktan başka hiçbir sonuca yol açamıyor.
Sanırım sorun gerçek sorumluyu ve insanlığın gerçek düşmanını teşhis edemeyişimizde. Gücü elinde bulunduran devletlerden kaynaklanan tarafları olsa da dünyadaki bu eli kolu bağlanmışlığın asıl sorumlusu küresel ekonomik düzenden başkaca bir şey değildir zannımca. Küresel ekonomik düzen ülkeleri, toplumları, firmaları, piyasaları birbirine öyle bağlamış ve bağlantılandırmış durumda ki her biri varlığını sürdürebilmek için dünyanın geri kalanına muhtaçtır. Kimse de işi bozulsun istemiyor. Halkına ekonomik krizler yaşatmak istemiyor. Çünkü fiilî savaşlara gerek kalmadan ülkeler ekonomi marifetiyle tarumar edilebiliyor. Bu bir olgu olarak karşımızda duruyorsa ve bunu aşmak elimizden gelemiyorsa halimiz anlaşılırdır. Nihayetinde bireyler gibi devletler de çaresizleşebiliyor. Fakat acı ve tuhaf olan bu teşhisi yapamayıp kendi küçük dünyasında çıkar çatışmacı oyunlar oynamaya devam eden sözde insaflı, bilinçli ve Gazzelileri umursar görünen insanların ahvalidir.
Utanmadan ve sıkılmadan Gazze’de ölen bebeklerin yanı başında -Kissinger’dan herhalde öğrendikleri- soğuk mu soğuk stratejik analizlerle kendi dertlerini ve emellerini ambalajlamaya çalışıyorlar. Kimileri de utanmazlık ve aymazlıkta sınırlarını hepten aşarak soykırımdan fayda tahsilatı yapmaya çalışmaktadır. Gazze konusunu Müslüman ülkelerin stratejik liderlik mücadelesinin bir parçası zannediyorlar, dar görüşlü mezhepçi tavırlarla ABD’nin İsrail’in lehine başka Müslüman ülkelere saldırıp durmayı marifet biliyorlar. Evvelce de dediğimiz üzere Mısır’da, Türkiye’de, İran’da, Pakistan’da kim diğer Müslüman ülkeler aleyhine mezhepçi taassupla kampanyaya girişerek Gazze’de ölen bebekleri, aç kalmış çocukları kurtaracağını zannediyorsa sınırsızca ruhsuzlaşabildiğindendir. İçinde bulunduğumuz seviyesiz aymazlık işgalci siyonistlerin ve küresel egemenlerin “başarılı” olmaya devam edeceğinin işaretidir. Acıdır ve hüzün vericidir ki şu birkaç ay dünyanın tecrübe ettiği çetin imtihandan geçebilenler Gazze’de toprağa düşen bebeklerden başkası değildir. Bu dünyada oyalanmaya devam eden bizlerse imtihanı boş vermiş bir maskeli balo telaşındayız sadece.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir