Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl,
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl”

Bir zamanlar insanların bir araya gelerek evlerde, konaklarda, saraylarda Muhammediye okuma günleri tertip ettiğini duymuştuk. Efendimizin muhabbetini yapmadan yapılan sohbetlerin hem cılız hem de nefsani bir yere götürdüğünü buradan anlıyoruz. Aşçı İbrahim Dede (1828-1909), hatıralarını anlatırken (Kitabevi- 4 cilt) Muhammediye okumalarından şöyle bahseder:
“Hazret-i Fehmi Efendimizin âdet-i seniyyeleri daima huzurlarında Muhammediyye kitâb-ı şerîfi kıraat ettirir idi. Erzurumlu bir derviş İsmail Efendi var idi; gayet sedası güzel idi, onlara Muhammediyye okuturlar idi. Mevcut bulunan zevat, cümleten göz yumup rabıtada oldukları hâlde istima eder idi ve kendileri dahi rabıta buyurup bi’l-külliye bu âlemden âlem-i butûna sefer ederler idi. Çünkü yakînen bilir idim ki onların rabıta ve teveccühleri müridân gibi değil idi. Muhammediyye kıraati tamam olup yani bir saat kadar daha ziyade okunur idi. Herkes olduğu yerde donmuş kalmış idi. Neden sonra kendilerini bulurlar idi. Hatta fakir daha yeni isem de Hazret-i Fehmi himmetiyle az müddet içinde haylice terakki ederek nice senelik müritler gibi oldum. İşte hazret, herkes uyandıktan bir nice zaman sonra ser-i sa’âdetlerini rabitadan kaldırırlar idi azizim.”
Peygamber Efendimiz’e pek kıymetli naatlar yazılmıştır. Bizim edebiyatımızda birçok divan ve kıymetli eserlerin başında Besmele, Hamdele, Salvele teberrüken zikredilir. Önce Besmele, sonra Allah’a hamd, sonra da Efendimize salat u selam. Okuyacak olan da kitabı eline alır daha kapağı açmadan önce efendimize, sonra da kitabın müellifine ve eserde adı geçen mübarek zevata bir Fatiha okur, himmetleri hazır ola, der.
1450’li yıllarda yaşamış Yazıcıoğlu Mehmed (Muhammediye) ve Ahmed Bican (Envarü’l Âşıkin) kardeşler İslam Tarihine, Türk İslam Medeniyetine çok mühim eserler kazandırmıştır. Hacı Bayram Hz.nin dervişleridir. Hüseyin Vassaf, Sefine-i Evliya adlı eserinde Yazıcıoğlu’nun dünyaya gelişini anlatırken o güzel ifadesiyle şöyle der: “Malkara- Kadıköy nâm karyede dünyaya revnak-efzâ olmuştur”.
İlme, edebiyata, Arapça ve Farsça’ya vakıf Yazıcıoğlu (ö. 853/1449) için “Ulûm-i zâhir ve bâtında mütebahhir idi” denmiştir. Peygamber âşığı ve bir gönül adamı olan Yazıcıoğlu etraftan gelen talepler ve efendimizi de üç defa rüyada görmesi üzerine Muhammediye’yi yazmaya başlamıştır. Fahreddin er-Râzî, Zemahşerî, Gazzâlî, Mücâhid b. Cebr, Nevevî, Kādî İyâz, Tahâvî, Mâtürîdî, Molla Câmî gibi âlimlerin eserlerinden istifade etmiş. Eserin her beytinde geçen Allah aşkı ve peygamber sevgisi kalpleri ihya etmiştir. Bizim büyüklerimizden irfan erbabı olanlar da, zamanınızda bir rehber, bir kılavuz, bir kâmil insan bulamadığınızda ehl-i tasavvufun eserlerini çokça okuyun derler.
Bizim elimizde bulunan Muhammediye’yi Dergâh Yayınları basmış. Bu hacimli eser Prof. Dr. Amil Çelebioğlu’nun (1934-1990) 9008 beyitlik tez çalışması imiş. Kitab-ı Muhammediye’yi okurken çok hoşumuza giden beyitleri, bölümleri not aldık. Meraklısı için de buraya nakledelim dedik. Ola ki, istifade edenler olur.

Yâ ilâhi rahmetin erzâni kıl
Şol ki lâyıktır sana sen onu kıl

Biz kuluz kuldan hatâlar yaraşır
Pâdişâhsın sen atâlar yaraşır

Kulun işi sehv ile küfrân olur
Şâhın işi afv ile gufrân olur
***
Eğer zevk ile dinler isen kelâmum benim
Neler söyleyem ben sana ilm-i Rabbanî fâş
***
Gel ey derd-i İlâhî’den haberdar olmayan gönül
Gel ey aşkında can verip cigerdâr olmayan gönül
Gel ey eyvân-ı Subhânî’de serbâz olmayan bî-derd
Gel ey meydân-ı Hakkaanî’de berdâr olmayan gönül

Geri bir arı cevher geldi nâdir
Risâlet ma’deninden oldu sâdır

Bikirdir kimse onu görmemiştir
Visâline hiç eller ermemiştir

Budur ol kim ola çünkim kıyâmet
Yerinden dura halk düpdüz tamâmet

Musavver olısardur oruç ayı
Dilek eyleyiser yoksulu bayı

Sücûd ede dileye hazretinden
Hitâb ere kemâl-i kudretinden

Şu kim dünyâda Hakk’ın bilmiş idi
Gelicek sana izzet kılmış idi

Elin tut bugün ona destigîr ol
Ki tâ olmaya bugün dâr u gîr ol

Bulısar onları pes ender-ümmet
Kim etmişti oruç ayına hürmet
***
Veyâ şol kim isrâf ede mâlını yok yere
Ne Hak râzî ola ne kendi ede intifâ
***
Gelenler gitti sürüldü ki defterleri dürüldü
Bu kez bir güne erildi k’oluptur niceler mağrur
***
Binde biri kulağıma girmez
On iki ilmi dinledim kerrât

Nefs elinde ilâhî koma esîr
Aşk elinden gerekmez aslâ necât

Koma bu hamdı Yazıcıoğlu
Ver Muhammed Muhammed’e salavât
***
Onunla varır Allah’a varanlar
Onunla erer Allah’a erenler

Dahi zâhirdir onunçün ki zâtı
Gözükür onda Allah’ın sıfatı

Vücudu suret-i insanî idi
Şuhûdu hazret-i sultânî idi

***
Hüseyin Vassaf’ın Sefinesi’nde kayıtlı “Ah” ve “Gönül”e dair enfes bir beyit:

Mâcerâyı aşkı tasvîr eylemekse maksadın
Cân-ı dilden çekdiğin bir âh kâfidir gönül

Yazıcıoğlu, Gelibolu’da Hamzakoyu denilen yerde bir kayaya oyulmuş iki hücreli çilehanesinde sık sık inzivaya çekilerek, tefekküre dalarmış. Bu eseri de Efendimizden gelen ilhamla çilehanesinde yazmış. Vefat yeri ve defnedildiği yer de Gelibolu’dur. Kabri de Yazıcıoğlu Camii haziresindedir.
Hüseyin Vassaf, Sefine-i Evliya adlı eserinde hacca giderken Gelibolu’ya uğradıklarını, türbe ve Muhammediye’yi ziyaretini anlatır. İpek ve sırma işli bohçalara sarılmış Muhammediye’yi türbedar efendinin nasıl bir hürmetle dolaptan indirdiğini birlikte salat u selâmla açtıklarından, yüzünü ve gözünü nasıl sürdüğünden bahseder: “1905 senesinde Gelibolu’ya gittim, Yazıcı-zâde Muhammed Efendi hazretlerinin türbe-i şerîfelerini ve hatt-ı destiyle muharrer ve âh-ı âteş-nâkıyla kararmış olan Muhammediyye nâm eser-i bihînini ziyâret ettim”
Türbe-i şerifede yazılı olan methiyeden bir bölüm nakledelim:

Yüzün dergahına kim sürdü elbet olmaya mahrum
Benim de iltimasım vardır elbet Yazıcı-zâde

Gelibolu ser-â-pâ mazhar-ı feyz ü saâdetdir
Kitâbın bu söze eyler şehâdet Yazıcı-zâde

Bizi de anlara ilhâk idüp hep aslu fer’imle
Be-hakk-ı Ahmed-i Muhtar şefâat Yazıcı-zâde

Vassaf Efendi’nin bu methiyeye yazdığı nazire de türbede asılı imiş. Birkaç beyit:

Elâ ey mahzen-i irfân u hikmet Yazıcı-zâde
Seni ez-cân (u) dil sevdim hakîkat Yazıcı-zâde

Mübârek kabrini gördüm ser-â-pâ nura gark olmuş
Sana züvvâr olan eyler şehâdet Yazıcı-zâde

Yanardı nâr-ı hecrinle nice demden beri Vassaf
İrişdi bezm-i vuslat kıl inayet Yazıcı-zâde

Temenni ederiz ki, belediyeler, okullar, üniversitelerde düzenli olarak musiki eşliğinde Muhammediye, Mesnevi, Yunus Emre, Mevlid-i Şerif, Fuzuli programları yapılması. Kişisel gelişim gazeli dedikleri bu divanların şerh yapılarak okunması ne güzel olur.
Rabbim sana olan aşkımızı ve Peygamberimize olan muhabbetimizi ziyadeleştir. İsm-i şerifi geçenlere rahmet ve mağfiret niyazıyla, himmetleri hazır ola…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir