Ben vuruldum. Önce kan sıçradı üzerime elimi tutan bedenden, elimden sıyrılarak yıkıldı. Sonra bir patlama sesi daha çınladı kulaklarımda. Birkaç saniye sonra kaburgamın altında keskin bir yanma hissettim. Sıcaklıkla birlikte uyuşukluk yayıldı bedenime. Öne doğru düştüm. Nefes alışım yavaşladı, gözlerim yerin dibinden etrafa bakındı. Beş dakika sonra uçağımız kalkacaktı. Kaçacaktık bu süklüm püklüm yerden. Haftalar önce ayarladığımız evin bahçesinde köpüklü kahvemizi içerken baharın kokusunu kuş cıvıltıları eşliğinde ciğerlerimize çekecektik. Bahçeye köpek kulübesi yapacaktık. Bir de köpek alacaktık. Bizi tehlikelere karşı uyarsın diye. Tetikte bekleyecektik ama bir tetiğin çekiliş sesini duymadan silahın patlamasıyla vurulduk. Oysaki kimseye zararımız yoktu. Bağırış çağırışların orta yerinde duran yer yer kanlarla bezenmiş bedenlerimizden ruhlarımızı ayırmak istemişlerdi. Bedenimden akan kanla birlikte ruhum da çekiliyordu sakinliğin kendine çeken belirsiz fakat huzurlu diyarına. Yorgun gözlerim ölüme teslim olmaya hazırlanıyordu, hiç direnmedi ve kendiliğinden kapandı. Üşümeyi iliklerimde hissetmesem bedenime yabancılaşmış bir seyirci gibi kendimi uzaktan izlediğimi düşünebilirdim. Yere düşen bedene üzülebilirdim. Kanın kokusundan midem bulanıp başım dönebilirdi. Parçaları bir araya getirip kompozisyonu tamamlamam gerektiğini düşündüm. Yerde yatan yaralı bedenim ölüm sebebini bilmeyi hak ediyordu.

Ders notları ve kitaplar arasında geçen iki seneden sonra ilk tercihlerim arasında yer almasa da doğunun bu ücra kasabasına öğretmen tayin edilmiştim. Optimist olarak bilinmeyen karakterim emeğin ortaya koyduğu yılların bitmek tükenmek bilmeyen arzusuna kavuştuğu için mutluydu. Ötesini berisini hiç düşünmeden hevesle eşyalarımı hazırladı ellerim. Yüzüme yayılan gülümseme tüm çevreme iletti saadetimi. Evrak teslimini yaptıktan  sonra göreve başlama anımı sabırsızlık ve heyecan geçişleri içinde bekledim. Ekimin başında yaprakların dökülmesiyle görevime başladım. Tek göz oda ve bir yataktan ibaret olan düzenim zamanla kuruldu. Çocuklarımı aşkla eğitirken bağ kurmakta zorlanmadım. Mercan gözlü bir kız tanıdım küçük bir bedende bana Çalıkuşu’ndaki Munise’yi anımsattı, kendimi Feride sandım, onu bağrıma bastım. Onun acılarıyla canım yandı, ağladım. Okulunun bitmesiyle benim de zorunlu hizmetim sona eriyordu ve biz heyecanla bekliyorduk. Sadece biz değildik sabırsızlanan. Ailesi onu son sınıftayken bir akrabaları ile nişanlamıştı. Okul bitince evlendireceklerdi. Zorunlu olarak gönderdikleri bu okulun artık bitmesi kızın üzerindeki tüm sınırlandırılmış yetkilerini sona erdirecek, tüm kullanım haklarını tamamen elde edebileceklerdi. Kız gizlice girdiği üniversite sınavını da kazandı ama sevincini de gizli yaşadı, kimseyle paylaşamadı. Benim dışımda… Kazandığı üniversitenin olduğu şehre tayin istedim. Her şeyi planladık ölüm dışında. Bir adım sonra hayallerimize ve geleceğe uçacakken yan yana yatan iki bedenden ebediyete uçtu ruhlarımız. Yerde yatarken zayıf bedeninden bana uzanan elini tuttum. Acı acı inleyen siren seslerini kulaklarımda duyarken gözlerimi sonsuzluğa kapattım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir