Rahmetli dedem (v. 1986) anlatırdı: Kepez köyümüze yakın Unulla Köyü’nde bir Ali Himmet Bey (1882-1976) vardı. Çok adaletli, kadılıktan hakimliğe geçmiş bir zat idi. Tanıyan herkes meselesini, davasını ona sorar, onun söylediği gibi anlaşırlardı. Adalete razı olurlar, yanlış yaparlarsa kadıdan/hâkimden döneceğini bilirlerdi. Bu Ali Himmet Berki Bey 1882 yılında babasının kadılık yaptığı Elbistan’da dünyaya gelmiş, aslen Antalya Akseki Unulla Köyü’ndenmiş. İlk tahsilini kendi köyünde ve İbradı Rüştiyesi’nde yapmış.
Daha sonra İstanbul’a

Ali Himmet Berki

gidip Tokatlı Mehmet Şakir Efendi’den ders okuyarak icazet almış (1909). Ayrıca Medresetü’l Kudat’ı da (Hukuk Fakültesi) birincilikle bitirmiş. Şeyhülislamlıkta başladığı memuriyeti müteakip, hocası Mehmet Şakir Efendi’nin kızı ile evlenmiş. Tokat ve Amasya kadılıklarında çalışıp, 1922 ‘de Ankara Kadılığına tayin edilmiş. Kadılıklar mahkemeye dönünce, önce İstanbul hakimliklerine, bir müddet sonra da o zaman Eskişehir’de bulunan Temyiz Mahkemesi Üyeliğine sonra da reisliğine tayin olmuş. Emekliliğine kadar (1933-1950) arası burada kalmış. Önceki ve yeni hukuka vakıf bir zat olarak tanınmış. 1976 yılında vefat etmiş, vasiyeti üzerine köyünde babasının yanına defnedilmiş.
Hukuk yanında tıp, tarih ve edebiyata da meraklı olan bu zat “bütün insan” örneklerinden biridir. DİA ‘da 15 eserinin adı kayıtlı olup, bunlardan Mecelle Şerhi ve Fatih Sultan Mehmet’in Adalet Hayatı (Fethin 500.ncü yılında 1953) kitaplarını zikredelim.
Ali Himmet Bey’in üç oğlu, üç kızı olmuş. Oğullarından ikisi Hukuk profesörü, diğeri de Hâkim olarak vazife yapmış. Ankara hukuk hocalarının dersine yetişmek bize nasip olmadı. Amcam Av. Ethem Alimoğlu’nun hocası olmuşlar. Ondan dinlediğim iki hoş hatırayı nakledelim:
Merhum Mehmet Şakir Hoca fakülteye dolmuş ve belediye otobüsü ile gelir gider mütevazi bir zat imiş. Talebelerine “Arkadaş” diye hitap edermiş. Halbuki o yıllarda hukuk hocaları avukatlık ve müşavirlik gibi hizmetlerden iyi para kazanırmış. Şakir Hoca talebe yetiştirmekten başka işe rağbet etmeyip, mütevazı bir hayata razı olmuş.
Emekli olunca Ankara’da avukat olan eniştesi, “hoca ara sıra bizim yazıhaneye gel, bazı dosyaları incele, mütalaa ver. Sana da bize de faydalı olur”. Hoca zaman zaman oraya uğramaya başlamış. Bir gün bir dosyanın incelenmesi istenmiş. Hoca dosyaya bakmış, “hâkimin bu kararı doğru” demiş. Avukat enişte ise “bizim bu kararı bozdurmamız lâzım” deyince “Ben doğru kararı bozdurma işini yapamam” deyip dosya tetkikinden vazgeçmiş. Böyle hakperest ve müstakim bir zat-ı şerifmiş.
Benim şahsi bir hatıram da şöyle: Medeni Hukuk dersimiz var. O zaman emekli olan Şakir Hoca’nın 300 sayfayı geçmeyen bir medeni hukuk ders kitabı vardı. Zengin ve ahenkli Türkçe ile yazılmıştı. Ben lisede Mehmet Akif’in Safahat’ı ile meşgul olduğumdan dili bana ağır değil, zevkli geliyordu. Bizim hocamız daha sonraki nesilden olup, kitabı 3 cilt ve 1000 sayfaya yakındı. Çok iktibas ve içtihat olduğundan kitap kalınlaşmış, okuması zorlaşmıştı.
Ben Şakir Hoca’nın kitabından çalışıp imtihanda kendi hocamızın ifade tarzına adapte ederek iyi not alıp, dersten kolayca geçmiştim. O sebeple de hocamızı hep hürmet, muhabbet, minnet ve rahmetle yad ederim. Şakir Hoca 1858-1961 yılları arasında Ankara İlahiyat Fakültesi’nde İslam Hukuku kürsü başkanlığı da yapmıştır. Çok ciddi, samimi, alim ve fazıl bir zat olan hocanın Hukuk Fakültesi yayını Kuran’da Hukuk- İslam Hususi Hukuku’nun Ana Hatları isimli bir kitabı ve İslami mevzularda, dergilerde yayınlanmış birçok makalesi vardır. Bazılarının isimlerini aşağıya yazdık.
Prof. Dr. Kemal Gözler Hoca, “Fıkıh-Hukuk İlişkisi” başlıklı makalesinde Mehmet Şakir Berki Hoca’mızı İslam Hukukçuları arasında zikretmektedir. Ali Himmet Bey’in diğer oğlu Ankara Hukuk Devletler Hususi Hukuku hocası Prof. Osman Fazıl Berki hakkında amcam çok güzel duygu ve düşünceler ifade ederdi. O da asalet sahibi, ismi ile müsemma bir zat-ı şerifmiş. Ruhları şâd olsun.
Bu zevatın hayatına bakınca; her devirde âlim, fazıl, müstakim ve muteber zevat bulunabileceğine, bunlara (görünmez) tahsisli kadrolar olduğuna, sabır sebat gösterip doğru istikameti muhafaza edenlerin o makam ve unvanlara kavuşabileceği hüsn-ü zannına sahibiz.
Biz de bu yazıları numune-i imtisal insanların yakın geçmişte ve bugün de bulunduğunu ama çoğalmaları gerektiğini hatırlatmak için yazıyoruz. Bu suretle gözü kapalı hazırlıksız ve düşüncesiz “yurt dışına gidelim” diyen gençlerimizin çok azalacağına inanıyoruz. İsm-i şerifi geçen aziz hocalarımızı ve dâr-ı bekâya göçen diğer muhterem zevatı hürmet ve rahmetle yad ediyoruz. Berhayat olanlara da sıhhat, afiyet diliyoruz.
Hocanın makalelerine (https://katalog.idp.org.tr/yazarlar/3425/mehmet-sakir-berki) sitesinden ulaşılır.
-İslamiyet’in İlk Emri Okumak ve Öğrenmek
-Hamdullah Suphi Beyefendi’nin Güzel Bir Sualine Cevap
-Hazreti Muhammed Yalnız Bir Peygamberdi
-İslam’da İlim ve Alimin Ehemmiyeti
-İslamiyet Fiiliyat İster
-Kur’an-ı Kerim Hakkında Garb Mütefekkirlerinin Şehadeti
-İslam’da Tefekkür
-İslam Dininde Af
-İslam’da Ahde Vefa
-İki Günü Müsavi Geçen İnsan Ziyandadır
-İslâm Hukukunda Adalet Esasları ve Adalet Teşkilâtı…
-İslam’da İlim ve Amal-ı Saliha

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir