Burak Ş. Çelik’in yeni şiir kitabının adı Kukafaru.
Yayın tarihi, Mart 2023.
*
Kitap elimize geçtiğinden beri ismini kaçıncı defa telaffuz edemediğimizi bilemiyoruz.
Kurufaka
Kakarafu
Kukarufu
Kufaruku
Kararufu
Karafaru
Kukafrau
Vs.
Vs.
Vs.
*
Kelime oyunu, şairi tuzağa düşürmüş bizce.
Kimse bir kuru kafa ile bu kadar ilgilenmek istemez.
Yorucu.
Daha şenlikli bir isim olsaydı keşke.
*
Kitabın ilk metni bir şiir değil de bir manifesto olmuş. Şiirin önüne getirilen her şeyden kuşku duymak gerekir. Manifestolardan özellikle kuşku duymak gerekir. Bu nedenlerle biz, bu manifestoyu görmezden gelmeyi tercih ediyoruz.
*
Kukafaru, görsel şiir ile metin şiirlerin bir araya gelişiyle kaim olmuş bir kitap. Görsel şiir değil de ‘gövde şiir’ demek daha doğru sanki. Sadece görsel kısımları için değil, metin ve kelime öbeklerine teslim olmuş kısımları için de aynı şeyi söylemek mümkün gibi.
Çelik, şiirde, anlam ya da mantık değişimine gitmiyor, esas olarak. Şiirin göbeğinde öteden beri ne duruyorsa, bu şiirlerin göbeğinde de o var. Göbeğinde yani tam ortasında, merkezinde, ruhunda. Şiir, anlam, imge, mizah, absürdite, ironi musluklarından akanla gidiyor mekânına ama bu defa gövde farklı. Şair, şiirsel gövdeyi neredeyse büsbütün değiştirme teşebbüsünde ve başarısında. Kısaca, yeni bir gövde teklifiyle karşı karşıyayız. Şiirde yeni bir gövde inşasına davet ediyor bizi.

*
Kukafaru’daki şiirleri okurken merak duygusuna tutunmamaya çalıştık. Çünkü merak, ilkel bir noktada kala kalmamıza yol açabilir. Merak değil de heyecan verici ve arayış içinde bırakıcı yanıyla ilişki kurmaya çalıştık.

Yeni bir şiir kurmuş Çelik. Şiirde yenilik arayışının bir saliki olmuş. İyi de etmiş. Bizim gibi kimi okurlar bu tür kitaplara dönüp dönüp bakmayı tercih ederler. Bu tür yenilikçi tutumların bazı şairlere imrendirici geldiğini de biliyoruz. Biz de açıkçası bu imrenenlerden olduk.

*
Bu şiirlerin temel çıkmazı şuradadır, zannımızca: Bir başarının bayrağını taşımakla mı yetinecek yoksa buluşlar tarihinin bir köşeciğine mi ilişecek?
Başarı, her zaman, eksile eksile kapanan bir açılıştır.
Buluş ise yıprana yıprana dik kalabilen bir anıtlaşıştır.

*
Çelik, elbette, kendi başına yekten bir buluşla karşılaştırmıyor bizi. Örnekleriyle önümüze arada bir çıkan bir tuhaflık kolonisinin üyesi olarak alıyor bizi karşısına. Bu açıdan bakınca bir buluş yok gibi görünüyor. Buluş, biricikliğin ve tekilliğin mekânıdır. Topluca da biricik olunabilir ve tekil kalınabilir mi peki? Neden olmasın! Bu soruya nasıl cevap vereceğimiz bu tuhaf koloninin bizi nasıl ikna edeceğine bağlıdır.

*
Kukafaru, heyecan verici, entelektüel bir agora.

*
Bu şiirler, ikide bir azrail soluğunu duyacak yıkış ve yapışlarla istihkâm edilebilirse, eninde sonunda, kendi biricikliğine ve seçkinliğine tutunabilir diye düşünüyoruz.

*
Burak Ş. Çelik’i tebrik ediyoruz.
Ebabil Yayınları’nın cesaretini de selamlıyoruz.

25/04/2023, Turkuaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir