İki tür hayretle tanışıyor insan bu hayatta. Birincisi insanoğlunun yapıp ettikleri karşısında yaşanılan şaşkınlık ve akıl ermezliği; diğeri tabiatın mükemmelliği karşısında hissedilen yücelik duygusunun verdiği akıl yetmezliği. İlkini akıl anlayamıyor, diğeri aklı aşıyor. İşte insanın aklı, onun bu hayretini elinden aldı. İnsana dair hayretin sıradan bir “bu da böyleymiş” normaline inmesi değerli bir şey değil. Zira bu, insanın sâfilinde olduğuna dalalettir.

İkinci tür hayret, insanın yaratıcısının mucizesi karşısındaki duyduğu yücelik duygusu. İnsanın bu hayreti muhafaza etmesi beklenir. Çünkü bu hayretin sıradanlaşması, insan için asıl kaybediştir. Öyle diyor Akif Paşa (1787-1845);

Çeşm-i im’ân ile baktıkça vücûd-i ademe

Sahn-ı cennet görünür âdeme sahrâ-yı adem.

Yani diyor ki; yokluğun varlığına hayretli bir gözle bakılırsa yokluk sahrası insana cennet bahçesi gibi görünür.

Bu kaybedişlerin ne demek olduğunu henüz insan idrak edemedi. Âdemin adem (yokluk) olması böyle bir şeydir. İnsan burada hikmeti, aşkın olanı, yüceliği, inanılmazı, muhteşemi, azameti, korkuyu, sevgiyi yitiriyor. Esasında insan olmaktan uzaklaşıyor.

Hayretli adımlarla yürümeli insan bu nedenle. Hayretli adımlarla yürümeli insan evet, ama nasıl? Kocaman yürekler var bu âlemde, bunlar, emin adımlarla yürünebileceğine inanan insanlar. İnanıyorlar ve yürüyorlar. Bundandır yürümek gerek sürekli. Hz. Âdem gibi yürümek gerek. Dehna’dan Ciddeye hayretle yürümek gerek. Neler düşünmüştür, neler görmüştür, neler işitmiştir Hz.Adem bu yürüyüşünde? Dahası korkmuş mudur, ağlamış mıdır, ne yemiş ne içmiştir acep? Allah bilir. Ama hayret içinde yürümüştür muhtemelen.

Cuma gününün son saatlerinde yaratılan, sık saçlı, uzun bir hurma ağacı gibi olan, güzelliğiyle bilinen Hz. Yusuf’tan bile kat kat güzel olan, dünya nüfusu dörtyüzbin oluncaya kadar bu dünyada yaşayan ve şimdi sekiz milyar evladı olan Hz. Âdem’den hayretini kaybetmiş evlatlara nasıl evirildi bu insan? Biri bilmeli bu sorunun cevabını. Çünkü insan, içinde yanardağ gibi patlayan alevlere rağmen normal olabilen insanlara rastlıyor bu hayatta. Günah görünümlü insanların düşüncelerinde rastlanılan itikadı nereye koyacağını bilemiyor insan kimi zaman. Şaşırtıyor hayat insanı. Hiçbir varlığın yüklenmek istemediği yükü yüklenen insandan beklenen, esasında bu hayretliktir. Hayreti elinden alınan insan, oyuncağı elinden alınan çocuk gibi olmalıdır. Evet, insana hayret gerek. Hayret eden insan, henüz inanmayı bırakmamış insan demektir. Hayret etmek, ümitvar olmak demektir. İnsan, hayret etmeyi bıraktığında insan olmayı da bırakmış demektir. Çünkü canlılar içinde sadece insan hayret eder. Ne mutlu hayret edenlere…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir